Translate

27 Haziran 2017 Salı

Le Café Pouchkine

Herkes merhaba,

Paris ile ilgili yazılar yazıp tatlıdan bahsetmemek olmaz. Her ne kadar Ladurée Fransa'nın en önemli markalarından biri olsa da, biz bugün yine herkesin bilmediği ama belki de Ladurée'den daha lezzetli ve şık bir kafeden bahsedeceğiz: Café Pouchkine.


Adından da anlaşılacağı gibi kafe Rus etkileri taşıyan Fransız tatlıları servis ediyor. Moskova'da kafe işleten pasta şefi, lezzeti ve kalitesiyle kısa zamanda ünleniyor ve 2010 yılında Printemps alışveriş merkezinin giriş katında bir butik açarak yurtdışına açılıyor. 2013 yılında hem Paris'te hem de New York'da başka şubeler açarak büyümeye devam ediyor. Rus ile Fransız tatlarını birleştirerek birbirinden lezzetli pastalar, croissantlar, macaronlar servis ediliyor. Café'nin pasta şefi, Emmanuel Reyon, 1999 yılında dünyanın en iyi pastacı seçildikten sonra 2000 yılında da Fransa'nın en iyi dondurmacısı olarak ödüllendirilmiş.



Kafe A'dan Z'ye tasarımı ve servis edilen lezzetleri çok şık. Kahvenizi içip tatlınızı yerken eski bir Fransız sarayındaymışsınız gibi hissediyorsunuz. Biz hem Printemps'daki şubesine hem de Saint-Germain-des-Près'deki şubesine gitme fırsatı bulduk. Eğer hava güzel ise kesinlikle Saint Germain'e gidip balkonda oturabilirsiniz, içeri biraz basık ve karanlık. Printemps'daki şube hem ilk olması sebebiyle kesinlikle çok daha güzel ve şık.

Gelelim ne yediğimize ne önerdiğimize :) Kesinlikle milföy pastaları ha-ri-ka. Milföy fransızca Mille feuille bin tane yaprak anlamına gelen tatlı içinde vanilyalı kreması ile servis ediliyor. Bugüne kadar yediğim tatlıları düşününce kesinlikle bugüne kadar tattığım en güzel tatlılardan biri. Kesinlikle içinizi baymaz, acayip şekerli değil. Kibarlık yapıp arkadaşlarınızla/eşinizle/çocuklarınızla paylaşmayın! Hepinizi birer tane söyleyin, pişman olmayacaksınız :) Yanında yine eski görünümlü şık fincanlarda servis edilen kahvelerinden de içmeyi unutmayın. Ben tatmadım ama sıcak çikolatasının da çok güzel olduğu söyleniyor, bir kış günü Paris'e yolunuz düşerse deneyebilirsiniz. Aynı zamanda onlarca çeşit pasta ve makaron da bulabilirsiniz :) 

Hepinize iyi bayramlar :)







22 Haziran 2017 Perşembe

PARC MONTSOURİS

Herkese yeniden merhaba,
 





Paris'in parkları bahçeleri meşhurdur. Evleri küçük ve bizler gibi misafir ağırlama gelenekleri olmadığı için hafta sonu veya iş çıkışları herkes bahçelere akın ediyor. Hele ki hava güzelse parklarda oturacak yer bulmak neredeyse imkansız. Jardin du Luxembourg, Jardin des Tuileries konum itibariyle daha bilindik bahçeler olsa da, biz bugün size çoğu turistin gitmediği 14.Bölgede bulunan Parc Montsouris'den bahsedeceğiz.

İlk defa, Erasmus ile Paris'e geldiğimizde her yıl düzenlenen Nuit Blanche (başka bir yazıda, ayrıntılarda buluşalım) festivali sayesinde bu parka gitmiştik. 15 hektarlık bir alana kurulmuş olan parkta bir göl de bulunmakta.Her ikimiz de master eğitimimiz boyunca bu parka çok yakın oturduk. Hem kışını hem de baharını yaşama fırsatı bulduk. Nisan 2017'de mini Paris tatilimin son günü sabah kahvaltı için gittiğimizde, bu parkın Paris'in en güzel parkı olduğuna karar verdik. Şehrin içinde, sakin huzurlu bir yer. Hem çocuklu ailelerin, hem spor yapanların hem de kafalarını dinlemeye gelen insanların uğrak noktası - fotoğrafta gördüğünüz çift tavla oynuyordu :)



Parkın en ilginç noktası, hava durumu ölçüm istasyonu! Evet parkta böyle bir alan var ve aktif olarak ölçüm yapılıyor. 2011 yılına kadar merkez de parkın içinde bulunuyormuş ancak şimdi başka bir merkezde çalışmalarına rağmen parktaki istasyonda yapılan ölçümler kullanılmaya devam ediyormuş.

Parkın içinde aynı zamanda Cité Universitaire RER B durağı da var. Demir yolu, parkı iki bölüme ayırıyor ve bölümler arası bağlantı iki köprü tarafından sağlanıyor. Aman dikkat benim gibi kapanış saatini bilmeden parka gitmeyin. Yaklaşık sekiz buçuk dokuz gibi kapanıyor parklar, bekçiler düdük ile uyarılar yapıyor tabi. Ama ben kulaklıkla yürüyüş yaparken, çıkan insanlara da bir anlam veremeyip yürüyüşüme devam etmiştim. Sonunda bekçiyle beraber parktan çıktım :) 

Göl kenarında bulunan banklarda oturmak, kitap okumak, kahve içmek çok keyifli. Kışın donan gölün bir de sevimli sahipleri, ördekler var. Aynı zamanda birçok çiçek ve kuşa ev sahipliği yapan bu park inanın Paris'in en güzel yerlerinden biri. Uzun bir tatil programına mutlaka eklenebilecek bir nokta. Hele ki bizim gibi yeşile, doğaya hasret insanlar için. 



Temiz, yeşil, aydınlık yarınlara... 








19 Haziran 2017 Pazartesi

YEMEDEN DÖNMEYİN: Le Relais de Venise

Bugün sizi Paris'in en meşhur restoranlarından birine götürüyoruz.

Le Relais de Venise, Paris'in meşhur et restoranı L'Entrecote...
Rezervasyon kabul etmeyen, hafta içi bile uzun kuyruklarıyla bilinen ve en önemlisi etinin lezzetinin herkes tarafından onaylandığı çizgisinden hiç çıkmamış küçük bir Fransız restoranı. Kongre Merkezi'nin yakınında bulunan restorana, Porte Maillot metro durağında inip kısa sürede yürüyerek ulaşabilirsiniz.


Her gün kapıya el yazısı ile günün menüsü asılıyor. Aslında değişen tek şey o gün hangi etin servis edileceği. Fotoğraflarda da görebileceğiniz gibi; cevizli salata, özel soslu et ve patates kızartması her zaman servis edilen klasikleşmiş tatlar. Yemeğinizin yanına bizim tavsiyemiz, restoranın özel kırmızı şarabı :)
Servis oldukça hızlı, sirkülasyon fazla olduğu için belki de mecburlar. Yemekler daha önceden hazırlanıyor. İlk gelen servis tabağının ardından tabağınız bittiğinde ikinci tabak servis ediliyor. (Evet, doymadıysanız korkmayın :))


Yemek sonrasında tatlı veya meyve tabağı söyleme şansınız da var, profiterol oldukça lezzetliydi. Vejetaryen arkadaşlarınız da size eşlik edecekse, sadece salata/patates/tatlıdan oluşan mini bir menü ile onlar da karınlarını doyurabilirler.  


Paris'te dolaşırken bir çok Le Relais de Venise görebilirsiniz. Ama taklitlerinden kaçının, kesinlikle Porte Maillot'dakine gidin. 1959 yılından beri hizmet veren restoran Fransızların da favorisi. Fransızlar arasında L'Entrecote olarak anılıyor. Londra, Cenevre, New York'da da şubeleri bulunuyor.


Restoran hakkında daha detaylı bilgi almak isterseniz internet sitesine bakabilirsiniz.  http://www.relaisdevenise.com/ 

17 Haziran 2017 Cumartesi

La Tour Eiffel - Eiffel Tower

Blog'u açtığımızdan beri bir türlü elimizin gitmediği yazı : Eyfel Kulesi


Nisan 2017 


Seveni kadar sevmeyeni de var. Her gördüğünde etkilenenler olduğu gibi abartıldığını düşünenler de var. Biz seven ve her gördüğünde etkilenenler kısmında yer alıyoruz :) Önce Erasmus süresince 16.Bölge'de yaşamış ve daha sonra master eğitimim boyunca her gün önünden geçmiş biri olarak söyleyebilirim ki fotoğraflardan daha güzel, herkesin bir kere görmesi gereken bir yapı. Benim gözümde ışıltılı, tüm gözlerin üzerinde olduğu bir Paris kadını Eyfel Kulesi. Sabah, akşam her mevsim güzelliği ayrı.

Lyon'daki müthiş Eiffel Kulesi




Herkesin bildiği tarihi temel bilgilerden bahsetmeye gerek var mı? Bu yapının mühendisi Gustave Eiffel, ismini de buradan alıyor. Gustave Eiffel aynı zamanda Özgürlük anıtını da tasarlayan mimar. Zamanında herkesin karşı çıktığı kule belki de şu an Paris'in ve Fransa'nın göz bebeği. Bu sene Lyon'a yaptığımız yolculukta orada da küçük bir Eiffel Kulesi'ne rastladık, meğerse Lyonlular ile Parisliler arasında bir çekişme varmış. (Yahu bildiğin boşa kürek çekmek - sizi sevmiyorum Lyonlular...)

Şimdilerde kuleyi korumak için tamamen cam bir fanus içine alma söylentileri var, ne zaman karara bağlanır gerçekleşir bilemiyorum. Eskiden kulenin altından transit geçiş yapabiliyorken son yıllarda güvenlik nedeniyle sadece ziyaretçiler altından geçebiliyor. Hava kararınca, her saat başı 5 dakika boyunca müthiş bir ışıklandırma ile Eyfel Kulesi parıldıyor. Bence Eiffel Kulesi gündüz ziyaret edilmeli ve Paris gün ışığıyla izlenmeli. Ancak mutlaka bir akşam saat başı ışıklandırmayı izlemek için Trocadero Meydanı'na gitmelisiniz. Görülmeye ve fotoğraf çekmeye değer :) Mutlaka akşam da Paris'i yukarıdan görmek isterseniz, Concorde meydanına Christmas zamanı kurulan dönme dolap tercih edilebilir, ancak yazları kaldırılıyor :( Işıl ışıl Şanzelize Caddesi ayaklarınızın altında kalıyor.


Bu ay itibariyle Paris'ten beklenmeyecek bir yenilik yapıldı. Eiffel Kulesi'nin ikinci katından Trocadero Meydanı'na kadar 90km/s hız ile zipline yapabiliyorsunuz. Orada olabilseydim mutlaka denemek isterdim, bu organizasyon 11 Temmuz'a kadar devam edecekmiş. İlgili videoya buradan ulaşabilirsiniz :)
Türklerin Euro 2016 Avrupa Şampiyonası'nda yaptıkları en iyi iş Twitter sayesinde Eiffel Kulesi'ni kırmızı/beyaz yapıp Türk bayrağını dalgalandırmaktı herhalde. Hakikaten de Eiffel Kulesi'ni öyle görmek güzeldi, bir tek onla gururlanabildik zaten. O akşamın videosunu buradan izleyebilirsiniz. Aynı zamanda tüm dünyada yaşanan üzücü olaylara da kayıtsız kalmayan Eiffel Kulesi belirli saldırılardan, kazalardan sonra bir günlüğüne ışıklarını kapatıyor. (Tabiki de Avrupa'daki olaylara daha duyarlılar, maalesef) Diğer güzel ve duyarlı davranış da meme kanserine dikkat çekmek için tamamen pembe ışıklandırmalarla süslenmesi, ortaya çok güzel bir görüntü çıkıyor - en azından pembe sevenler için :)

Eiffel Tower turns pink for breast cancer

Paris ve Fransa'nın simgesi haline gelen kule yüksek miktarda elektrik harcıyor. İster istemez de Paris antlaşması akıllara geliyor. Trump bunu neden kullanmıyor acaba diye düşünüyorsanız, Eiffel Kulesi yeşil enerji kullanıyor! 2015 yılında Amerikalı bir şirket tarafından iki adet dev rüzgar tribünleri yerleştirmiş. İkon haline gelen ve tüm dünyadan milyonlarca ziyaretçisi olan bu yapının yeşil enerji kullanıyor olması farkındalık açısından harika bir örnek.


En yakın zamanda, yeni yazımızla Paris havası yaşatmaya devam edeceğiz.
Şimdilik hoşçakalın :)

15 Haziran 2017 Perşembe

Wall of Love - Le mur des je t'aime

Herkese uzun bir aranın ardından merhaba...

Paris bir aşk şehri ve bu şehre çok yakışan bir eserden bahsetmek istiyoruz sizlere. 
Çoğunuzun bilmediği, bazılarının ise Instagram'dan gördüğü "Le mur des je t'aime" yani "Seni Seviyorum Duvarı". Paris'e gelip Montmartre'a gitmemek olmaz. Oraya gitmişken de bu duvarı görmemek olmaz. 

Abbesses metro durağının hemen arka tarafında küçük bir parkın içinde bulunan bu duvar üzerinde yaklaşık 250 dilde Seni Seviyorum yazılmış. Bir Türk olarak gözler hemen Seni Seviyorum'u arıyor. (Merak edenler için: bir tanesi sol üst diğer ise sağ altta :)) Ararken diğer Türki diller de gözünüze mutlaka çarpacak ve saf Türkçe'nin güzelliği yüzünüzde bir tebessüm oluşturacaktır. 







Eser Frédéric Baron ve Claire Kito tarafından yapılmış. Lacivert üzerine beyaz Seni Seviyorum yazılarının arasında bulunan kırmızı parçalar ise; çıkar savaşlarının, ayrımcılığın, modern köleliğin parçaladığı ve bu duvarın birleştirmeye çalıştığı insan ırkını anlatmaktadır. Eserin güzelliği bir yana vermek istediği mesaj daha da etkileyici. Belki de sevdiklerimizi düşünmek, sevdiklerimiz için şükretmek için size zaman hediye ediyor eser. Bambaşka dillerde aynı hissi anlatmaya çalışıyor insanoğlu çünkü herkes aynı duyguları yaşıyor. Kimsenin bir farkı yok ve sevgiyi herkes hakediyor. 💙






Duvar Square de Jehan Rictus bahçesinde bulunuyor ve Paris'teki tüm bahçeler gibi açılış ve kapanış saatleri var, gitmeden önce buradan kontrol edebilirsiniz. Duvarın önünde fotoğraf çektirmek her ne kadar zor olsa da ortaya harika fotoğraflar çıkıyor. Duvarın internet sitesinden ilham alabilir aynı zamanda kitap/defter/kalem/kartpostal alışverişi de yapabilirsiniz. Gitmişken biz de Instagram için fotoğraf çektirdik. Montmartre bölgesinde her köşe bambaşka güzellikler barındırıyor, Wall of Love onlardan sadece bir tanesi. 

Burada olmasa da Instagram'da her zaman aktifiz, bekleriz. www.instagram.com/manjvoyaj 

Sevgiyle kalın :)