Translate

21 Ekim 2015 Çarşamba

PARİS KLASİKLERİ: LA DUREE

Herkese merhabalar !
Bu yazımızla yeni bir yazı dizisine başlıyoruz. Adı "Paris Klasikleri". Eğer Paris'te günlerininz sayılıysa ve bir turist Paris'te mutlaka neleri deneyimlemeli diyorsanız bu başlıktaki yazılarımıza göz atın deriz.

İlk olarak bu yazı dizisine Paris'le özdeşleşmiş olan bi yerle başlayalım dedik. Paris'te ne yesek derseniz size verilen cevapların çoğunda makaron olacaktır. Belki size en iyi makaronu sunmasa bile dünyanın en ünlü makaronunu sunacağı kesin olan yer ise La Durée. Sadece makaron yemek için değil La Durée'lerin içindeki atmosferi görmek içinde mutlaka gitmenizi tavsiye ediyoruz. Kendinizi Marie Antoinette'in yerinde hissedebileceğiniz bir yer gerçekten, pastel ton olan her şeye birkez daha aşık olucaksınız.


Eğer tam anlamıyla bir klasik arıyorsanız muhteşem yapısıyla Champs Elysees La Durée'yi tek geçeriz. Onunla yarışabilecek diğer bir La Durée'de Saint Honoré'nin köşesinde (ki nispeten burası Champs Elysees'ye göre daha sakin). Eğer Champs Elysees'de yer bulamazsanız burası da size La Durée büyüsünü yaşatacakır.

                    La Durée Saint Honoré ( Madeleine) 

 
             La Durée Champs Elysees

Tabi makaron dedik, La Durée dedik; gittiğinizde kahveniz eşliğinde ilk tercih edeceğiniz şey makaron olacak. Unutmadan makaronunuzun yanına kahve söylemeyi unutmayın (biz genelde cafe au lait tercihediyorduk, size de onu tavsiye ederiz.). Tabi onlarca makaron çeşidi var ama biz sizlere özellikle fıstıklı (pistache), şampanyalı (champagne), frambuazlı (framboise), limonlu (citron) ve bitter çikolatalı'yı (chocolat amer) tavsiye ederiz. Bizim 5'limiz klasik tatlardan hoşlananlar için, tabi ki değişik tatlar denemek isteyenlere naneli çikolatadan likörlüye kadar birçok çeşit bulunmakta.


Size şöyle küçük bir önerimiz daha var. Tabi ki ilk gittiğinizde makaron yemenizi öneririz ancak La Durée'ye birkaç kez gitme şansınız olursa mutlaka Saint Honoré Rose Framboise'ı ya da Tarte au Fraise'i denemenizi tavsiye ederiz. Tabi frambuaz ya da çilek seviyorsanız.


 
 

Yemek dışında La Durée'den çıkmadan mutlaka butiğine de bakmanızı öneririz. Anahtırlıktan ajandaya kadar birçok şey bulabilirsiniz. Biz ajandalarına gerçekten bayılıyoruz. Ajandaların içinde La Durée'nin gizli tariflerinden Fransız kültürü hakkında bilmediğimiz küçük hikayelere kadar birçok şey de bulunmakta.

Aynı zamanda sadece tatlıdan bahsettik ama isterseniz küçük şekerlemeler ve çikolatalardan tutunda akşam yemeğine kadar La Durée'de her şeyi bulabilirsiniz. Ancak eğer akşam yemeği yiyecekseniz, size Champs Elysees'deki La Durée'yi öneririz.

La Durée Champs Elysees'ye de 1. metro hattıyla V.George durğında inerek; La Durée Saint Honoré'ye de 8.hattan Madeleine durağında inerek ulaşabilirsiniz.

15 Ekim 2015 Perşembe

GÖRMEDEN DÖNMEYİN : RODİN MÜZESİ

Herkese yeniden merhaba!

A.Rodin

Düşünen Adam ve Kilise binası

19.yüzyılın en önemli heykel sanatçılarından fransız Auguste Rodin aslında Türklere hiç de yabancı değil. Özellikle “Düşünen Adam” heykeli birçoğumuz tarafından biliniyor. Rodin müzesi Paris 7.bölgede, École Militaire’in yakınında bulunuyor. Müze, yılda yaklaşık 700.000 ziyaretçiyle, Paris’in en önemli müzelerinden biri. Her yere olduğu gibi buraya da ulaşım oldukça kolay: metro 13.hat ile Varenne durağında, RER C hattı ile Invalides durağında inebilirsiniz. Birçok müze gibi Rodin müzesi de pazartesileri kapalı. Müzeyi sabah 10.00 ile akşamüstü 17.45’e kadar ziyaret edebilirsiniz. Çarşamba akşamları ise müze 20.45’e kadar açık oluyor. Biletler ve giriş saatleri hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz musee-rodin.fr/fr internet sayfasını ziyaret edebilirsiniz.






Cehennem Kapısı taslağı
Müze üç bölüme ayrılmış:  bahçe, otel binası ve kilise. Biz biletimizi aldıktan sonra ilk önce bahçe kısmını gezdik. 3 hektarlık alana kurulmuş olan bahçe, bahar aylarında tamamen güllerle kaplanıyor. Biz kışın gittiğimiz için bu güzelliği göremedik ancak bahçede Rodin’in en önemli heykellerini görmek mümkün. Düşünen Adam, Cehennem Kapısı ve Calais kentinin soyluları gibi önemli eserler burada sergileniyor. Farklı sanatçılar tarafından da çalışılmış olan Düşünen Adam heykeli bizi de en çok etkileyen eserlerden biriydi. Bronz ve mermer karışımı olan bu eserin ilk alçı dökümü küçük boyutta yapılmış. Bahçede sergilenen eserin son hali ise 1906 yılında tamamlanmış. Size küçük bir not; Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin bahçesinde de Türk Düşünen Adam’ı görebilirsiniz. Bu hastaneyle bütünleşen eser ise 1950 yıllarda başhekimin isteği üzerine yapılmış. Diğer etkileyici eser ise Cehennem Kapısı. Önünde durup dakikalarca tüm ayrıntıları inceledikçe, eserin ne kadar da güzel ve ince işle yapıldığı anlaşılıyor. Rodin’in sanat hayatının en önemli eseri olan La Porte de l’Enfer, aynı zamanda Düşünen Adam’ı da içinde barındırıyor; kapının tam orta kısmında küçük bir Düşünen Adam hemen göze çarpıyor. Daha önce de belirttiğim gibi kapının en ince ayrıntısı bile göz kamaştırıyor. Eser Rodin’e, Paris’teki Dekoratif Sanatlar Müzesi için sipariş edilmiş. Bu eserin de farklı versiyonları bulunmakta. Bahçede ayrıca ünlü fransız yazar, düşünür, müzisyenlerin de heykelleri bulunuyor. 
Düşünen Adam

Bahçede bulunan eserleri gezdikten sonra dinlenmek ve kahve içmek için yine bahçenin yan tarafında bulunan kafede oturduk. Kısa bir mola için sizler de bu kafede oturabilirsiniz. Otel binasına geçecek olursak; Rodin ilk önce bu binanın giriş katındaki dört odasını kiralamış, atölyesini buraya kurmuş ve bahçeyle ilgilenmiş. 1911 yılından itibaren ise bütün bina ile Rodin ilgilenmeye başlamış. Binada Rodin’in yaptığı resimler, küçük heykeller ve fotoğraflar bulunuyor. Aydınlık, geniş ve büyüleyici bu binada Rodin’in diğer yüzü ortaya çıkıyor. büyük heykelleri yaparken ne kadar çok çalıştığını, her küçük ayrıntı için ne uğraşlar verdiğini yaptığı küçük taslaklar sayesinde anlayabiliyoruz. 

Otel binası önü



Kilise bölümünde ise süreli sergiler ve Auguste Rodin'in bilinmeyen çalışmaları yer alıyor. Müze genelinde flaşsız fotoğraf çekimine belirli yerler dışında izin veriliyor. Paris'teki her müzede olduğu gibi burada da hediyelik eşya bölümünde çok farklı hatıralar bulabilirsiniz. Hepinize şimdiden iyi eğlenceler!  







GÖRMEDEN DÖNMEYİN : PİCASSO MÜZESİ



Bugün sizlere Paris’te gittiğimiz müzelerde bizi en çok etkileyenlerden biri olan Picasso Müzesi'nden bahsedeceğiz. Müzeyi ziyaret etmeniz için illa bir sanat tutkunu olmanıza gerek yok ancak yüzyılın en önemli sanatçılarından biri olan Picasso’nun başka hiçbir yerde bulamayacağınız resimlerini görmek isterseniz burayı mutlaka ziyaret etmenizi öneririz. 
Müzeyi detaylıca anlatmadan önce müzenin nerede olduğuyla ve nasıl ulaşabileceğinizle ilgili bir bilgi verelim. Müze Paris'e gittiğinizde görmeniz gereken olmazsa olmaz yerlerden biri olan Marais’de o yüzden gününüzü hem Marais’yi hem de Picasso Müzesi'ni görmek için değerlendirebilirsiniz. Marais’ye ulaşımı da Saint Paul durağında inerek metronun 1. hattıyla sağlayabilirsiniz.

Gelelim müzeye ve serginin içeriğine, Picasso Grand Tour adıyla sergilenen eserler kronolojik bir sırayla ayrılmış. Ancak bu kronolojik sıra içerisinde de Picasso’nun etkilendiği akımlara ve yaşadığı dönemde ona ilham veren konulara göre de bir ayrım yapılmış. Bu kronolojik ayrım şöyle:
1895-1906: Art Nouveau’dan etkilenerek yaptığı resimlerle, ilk Paris seyahatiyle Van Gogh ve Cezanne’ı keşfedişinin etkilerinin görüldüğü yıllar. Zaten serginin bu bölümünü gezerken Van Gogh’la özdeşleşmiş olan bazı tekniklerin kullanıldığını ve bildiğimiz Picasso’nun henüz ortaya çıkmadığını göreceksiniz. Ünlü La Celestine eseride müzenin bu bölümünde sergilenmekte.

  
                         LA CELESTİNE                                                LE RETOUR DU BAPTEME (1917)  

                                         
                                             DEUX FEMME COURANT SUR LA PLAGE (1922)

1906-1915: Primitivizm (ilkelcilik) ve Kübizm’den etkilendiği eserler sergileniyor. Bu dönemde Primitivizm’den ekilenerek verdiği Jeunes femmes d’Avignon ve Kübizim’den etkilenerek yarattığı Guitar serisinin birçok eserini müzede bulabilirsiniz. 
1915-1936: Polymorphism yani çok biçimlilikten esinlenerek verdiği eserlerin bulunduğu dönemdir.

                   
              LE BAİSER (1925)
1936-1946: Bu dönemse Picasso’yu etkileyen en önemli şeyler İspanyadaki iç savaş ve 2.Dünya Savaşı olmuştur. Bu dönemde yaptığı bizimde gerçekten çok etkilendiğimiz Portrait de Marie Therese, Portrait Françoise ve Dora Maar eserlerini gene müzede görebilirsiniz. 

                          
               DORA MAAR (1937)                                          PORTRAİT DE MARİE THERESE (1937)                                                                     
 
                                                                    
                                 
                                             PORTRAİT DE FRANÇOİSE (1946)

1946-1973: Bu dönemi müze “Pop Yılları” ve “Büyüklerin Ardından” olmak üzere ikiye ayırmış. Serginin bu bölümünde gerçekten modern sanat ve Picasso’nun özdeştiği birçok eseri görmeniz mümkün. Bu bölümde bizim favorimiz ise 1954’te tamamladığı “Jacqueline aux mains croisées”

Müzenin içeriğinin yanı sıra size bazı pratik bilgiler verelim. Eğer müzeye gitmek isterseniz biletinizi müzeden ya da internet üzerinden alabilirsiniz. Bizim müzeyi ziyaret ettiğimiz dönemde, müze uzun bir tadilat sonrası yeniden açıldığı için çok sıra bekledik o yüzden risk almayıp biletinizi internetten almanız sizin için daha hızlı olur. Böylece bilet kuyruğunu atlatmış olursunuz. (bilet almak için billeterie.museepicassoparis.fr sitesini kullanabilirsiniz)

Aynı zamanda müze 1 Mayıs, 1 Ocak ve 25 Aralık tarihlerinde ve her pazartesi kapalı o yüzden eğer Marais gezinizin içine Picasso müzesini de katacaksanız bugünler dışında bir gün tercih etmelisiniz. Müze hafta içi 11.30 – 18.00 arası hafta sonlarıysa 9.30 – 18.00 saatleri arasında açık.
Son olarak bilet fiyatlarına gelecek olursak tam biletlerin fiyatları 11€, indirimli biletlerse 9€. Ayrıca Paris’te birçok müzede olduğu gibi burada da her ayın ilk pazarında tüm ziyaretçilere girişler ücretsiz. Bu arada müzeden çıkarken hediyelik eşya mağazasına uğramayı unutmayın. Bu tavsiyemiz Paris’te gireceğiniz her müze ve tarihi yer için geçerli, gerçekten ilerde hatıra olarak saklayabileceğiniz farklı şeyler bulabilirsiniz.

4 Ekim 2015 Pazar

İlk Yazı: 16.Bölge / Trocadero



            
Citadines Trocadero


İlk yazımızda sizlere Erasmus süresince Paris'te yaşadığımız mahalleden bahsedeceğiz. Burası Paris'in 16.bölgesinde Trocadero'daki Victor Hugo mahallesi. Victor Hugo mahallesi Champs Elysees ve Eiffel Kulesi arasında ve Seine Nehrinin hemen yukarısında bulunuyor. O yüzden fazlasıyla merkezi bir yer olduğunu söyleyebiliriz. Bölgedeki yaşamdan bahsedecek olursak, genelde bu bölgede evler miras yoluyla bir sonraki nesile bırakılıyor ve ev sahiperi evlerini kiraya vermek yerine kendileri oturmayı tercih ediyorlar. Dolayısıyla bölgede kiralık ev bulmak bir hayli zor. Ama okulumuzun (Université Dauphine) bu bölgede olması ve mahallenin güvenilirliği bizim için önemliydi. Bu yüzden kiralık ev bulamasak da tercihimizi Citadines Apart Hotel Trocadero'dan yana kullandık.


5 ay boyunca evimiz olan Citadines'in konumu oldukça güzel.  Trocadero, Eiffel Kulesini tam karşıdan ve biraz tepeden gören, Paris'e gelenlerin Eiffel'le fotoğraf çektirmek için ilk uğradıkları yer. Tabi ki Trocadero demek sadece Eiffel demek değil. Buradan Eiffel'i gören yer Palais de Chaillot; sarayın içerisinde Ulusal Deniz Müzesi ve Paris Akvaryumu bulunuyor. Bu saraydan Eiffel'e baktığınızda gördüğünüz bahçeler Trocadero Bahçeleri ve Warsaw Çeşmesi. Hava güzel olduğunda; 2011'de yenilenen bu çeşmede, Eiffel'e karşı müzik eşliğinde yapılan su gösterisini izleyebilirsiniz. Aynı zamanda bu bahçelerde akşamları şarap ve peynir eşliğinde güzel vakit geçirebilirsiniz. Buradan ayrılmadan Trocadero meydanı çevresinde bulunan kafelerde yemek yiyebilir ya da kahve içebilirsiniz. Özellikle Eiffel manzarası eşliğinde yemek yemek isterseniz size Cafe du Trocadero'yu önerebiliriz. Oldukça şık bir ortam ve aynı zamanda çok lezzetli bir menüleri var. Ama bizim favorimiz sokağımızın da köşesinde olan Le Malakoff. Fiyatları biraz daha uygun olan Le Malakoff metro çıkışının önünde yer alıyor.

Palais de Chaillot'dan Eiffel Kulesi


Evimizin diğer tarafı ise Victor Hugo Meydanı. Burayı kesen caddelerden biri de Zafer Takı'na yanı Champs Elysee'ye çıkıyor. Yürüyerek yaklaşık 10-15 dakikada Champs Elysee'ye ulaşabilirsiniz. Burada size tavsiyemiz ise meydanın etrafındaki restorantlar. Eğer italyan mutfağını seviyorsanız kesinlike Romeo'yu denemenizi öneririz. Aynı zamanda meydandan Champs Elysees'ye çıkan Victor Hugo caddesini gezmek çok keyifli, bu caddede birçok fransız butiğinden ve ünlü markaların mağazalarından alışveriş yapabilirsiniz.

Romeo'daki favorilerimiz

Eğer Victor Hugo mahallesindeki günlük yaşamı daha yakından görmek, isterseniz turistler tarafından pek bilinmeyen Victor Hugo Caddesinin, meydanın diğer tarafında kalan kısmını da gezmenizi öneririz. Bu cadddeyi kesen Longchamp sokağı da mutlaka görmenizi tavsiye ettiğimiz yerlerden biri. Çok güzel ve uygun fiyatlı butiklerle ve kırtasiyelere rastlayabilirsiniz.


16.bölge Trocadero ve Victor Hugo mahallesine ulaşmak metro ile çok kolay.
Trocadero için yeşil renkteki 9. ve 6. hatların Trocadero durağında inmeniz yeterli.
Victor Hugo ve çevresi içinse 2.hatta bulunan Victor Hugo durağını kullanabilirsiniz.